18 Haziran 2010 Cuma

VUVUZELA DEDİN DE...




   Malum bugünlerde bir Vuvuzela tartışmasıdır gidiyor. Çoğunluk Vuvuzela sesinin (Daha doğrusu gürültüsünün) futbol zevkini öldürdüğü düşüncesinde…  Dünya Kupası maçlarını stadyumda seyredenler açısından durum tam bir işkencedir muhakkak. Ama bence Vuvuzela yasaklanmamalıJ Çünkü dünya yalnızca bizden ibaret değil. Her ülkenin, her coğrafyanın kendine özgü kuralları, gelenekleri, ritüelleri, yaşam şekilleri var. Bu yıl Dünya Kupası’nın Güney Afrika’da oynanmasına karar verilirken bu durum göz önüne alınmış olmalıydı. Kim ne derse desin, televizyonda dans eden, gülen, eğlenen, ellerindeki o acayip boruları öttüren insanları görmek hepimizi gülümsetmiş olmalı… Bu olay bana başka bir Afrika ülkesinde yaşayan çok farklı insanları hatırlattı.
   Geo dergisinde (2010-Ocak) çok ilginç bir konu okumuştum. Kongo Cumhuriyeti’nin başkenti Brazaville’de “Sapeur” denen bir gurup insanı anlatıyordu bu yazı. Özellikle gecekondu mahallesi Bacongo’da yaşayan bu insanlar, onca fakirliklerine rağmen son derece pahalı, şık ve rengarenk kıyafetlerle gezmeyi iş edinmişler. Diğer tüm ihtiyaçlarını geri plana atarak… Fransa’nın kolonisi oldukları dönemlerde başlamış bu alışkanlık. Fransa’da okuyan veya çalışan Kongolular şık takım elbiselerle, bastonlarla, pipolarla, şapkalarla dönüyorlarmış memleketlerine.  Ve taklit edilmeye başlamışlar. Durumun bugün bile devam etmesinin altında, kötü talihlerine rağmen kaderlerinin efendisi olma duygusu yatmaktaymış. “Yıkılmadım ayaktayım” durumları yani… Fransa’dan gelen marka elbiseler, ayakkabılar, şapkalar için her ne olursa olsun para ayırır ve onları kapısı bile olmayan kerpiç evlerinin yoksulluğunda müthiş bir özenle korurlarmış.  Yıkar, ütüler, böceğe ve küf kokusuna karşı ilaçlarlarmış. Öyle ki ünlü bir Sape “Bir çeyrek saat Sape olmak uğruna açlık bile çekilir” diyerek durumu özetlemiş.
    Sadece şık giyinmekle bitmiyor Sape’nin işi. Hepsi kendine göre jestler edinmek durumunda. Şemsiyle gezmek gibi, pipoyu ya da puroyu (yakmasa da) havalı şekilde kullanmak, kendine özgü yürüyüş tarzı geliştirmek gibi… Çoğu, Sape ruhunun kendisini ayakta tuttuğunu söylüyor. Gittikleri her yerde itibar görüyorlar, alkışlanıyorlar. Para karşılığı düğünlerde boy gösteriyorlar ve bu durum düğün sahibi için bir prestij meselesi oluyor. Hatta öyle ki Fransa kaynaklı bir gelenek yaratmış olan Fransa hayranı bu insanlar, Fransa’ya karşı kazanılan bağımsızlığın yıldönümlerinde düzenlenen törenlerde bile ön saflarda yer alıyorlarJ Bu da böyle bir gelenek işte. Bize ne kadar tuhaf gelse de bu insanlar gerçek. Tüm yoksulluklarına inat hayatı yaşanılır kılmaya çalışan… Kendi geliştirdikleri tuhaf gayeye ulaşma yolunda sıkıntılarını unutmaya çalışan… Diyeceğim o ki dünyada yalnız değiliz. Bizden başka çok farklı hayatlar var. Bırakınız çalsınlar vuvuzelayı çılgıncaJJJ
   




(NOT: Fotoğraflar Hector Mediavilla'nın internet sitesinden alınmıştır. Ki kendisi Sapeur çevresini fotoğraflayan İspanyol fotoğrafçıdır:)