19 Ekim 2011 Çarşamba

19.10.2011


    Güzel umutlarla başlamak istediğim bir güne derin bir acıyla uyandım. Hepimiz gibi… 24 Şehit… 18 yaralı… İnanamadım. Ama gerçekti. Bizler uyurken o gencecik askerlerimizin ölüm-kalım mücadelesi verdikleri, hainlere karşı hepimiz için direndikleri geldi aklıma. Bizler uyurken… O saatten bu yana boğazımda bir yumru, başımda korkunç bir ağrı… Haberi öğrendiğimden beri gözümün önünde bir görüntü… 1-2 ay önce arabayla giderken asker uğurlayan bir konvoyun arkasında kalmıştık. Konvoy durdu… Biz de durduk… Konvoy ilerledi… Biz de ilerledik… Her trafik sıkışıklığında söylenen bizler hiç sesimizi çıkarmadan takip ettik… Ellerinde Türk Bayrağı olan gençler 10-15 metrede bir durup durup arabalardan indiler… Araçlardan yükselen oyun havalarıyla halaylar çektiler, oynadılar… Askere gidecek olan arkadaşlarını havalara attılar… En çok oynayan kimdi? Vatan görevini yapmak üzere olan, birkaç saat sonra sevdiklerinden ayrılacak olan o delikanlıydı… Seyrettik… Gülümsemeyle… Biraz da hüzünle… Eşime döndüm… “Allah hepsini korusun” dedim.  İşte sabahtan beri gözümün önünde bu görüntü… Ve güle oynaya askere yolladıkları evlatlarına, torunlarına, yeğenlerine, arkadaşlarına haince saldırıldığını bir sabah ansızın öğrenenlerin acısı…
    Biliyorum herkesin söyleyecek çok sözü var. Benim de vardı… Yazdım… Bu kadarını yapabildim… 19.10.2011. İstedim ki bugün, bu tarih unutulmasın… Bugüne dair hissettiklerim bir yerlerde kayıtlı kalsın… Kahramanlar! Hepinize ayrı ayrı teşekkür ederiz . Mekanınız cennet olsun!